Neden mi 20yasdisi?

Neden mi 20yasdisi?



Eh hayat enteresan. 20lik yas disi hic bitmiyor cunku! Ilk ciktiginda hemen kosuyorsun disciye (uzgunum dostlarimi disci yerine koydugum icin!), zannediyorsun ki aldirdin ya rahatlayacaksin. O ilk aci bir daha olmayacak hayatinda. Zaten sana 32 dis fazla, bir iki tanesini (o da en arkada kalanlar) aldirsan ne kaybedirsin?

Hepimizin hayatinda yok mu bir 20ligi? Aldirsam da kurtulsam dedigi.. ama... her aldirdiginda bir tane daha kesfettigi!

Isin tatli yani, her defasinda anliyorsun aslinda hayat o 20lik yas dislerini cok seviyor, sen de hayati...







24 Eylül 2010 Cuma

Yaratici yasayan olmak..

Hersey tekerrurden ibaret
Sen tekerrurlere nerden bakarsin?
Eger olumsuz bakmak ve kendini uzmek istiyorsan malzeme bol!
Ayrildigin sevgiline askim diyordun mesela, gercekten askin mi o ayri konu ama defalarca baskasina da askim demedin mi, ve daha sonra baska birine de demeyecek misin?
O isten ya da projeden ciksan baska bir ise gecsen, orada yaptigin isi yine defalarca yapmayacak misin?
Bir sonraki bayram, belki cok da istemeden de olsa yine ailenin yanina gitmeyecek misin?
Kardesini hergun (ve daha uzun bir sure daha) desteklemek zorunda degil misin?
Diger taraftan bakmak istersen de malzeme bol!
Sevdigin bir filmi tekrar ve tekrar izlemiyor musun ya da sevdigin bir muzigi tekrar ve tekrar dinlemiyor musun?
Hergun zaten tekrar ve tekrar uyuyup ertesi gun uyanmiyor musun?
Her saniye tekrar ve tekrar nefes almiyor musun?
Bugun yarin evlendiginde hergun ayni kadinin suratini goreceksin tekrar ve tekrar hergun ayni cocugu seveceksin..
Esas bu tekrarlar olmasa hayatin hic anlami yok ki..
Herseyden tad almali, gozlerin sadece onune degil etrafina da bakip zekanla birlikte gorduklerin yorumlanmali. Yaratici yasayan olunmali, sadece gordukleriyle yorumlayan yasayan degil

19 Eylül 2010 Pazar

Bugun dogumgunum...

Orta1’deki bir dönem ödevim aklıma geldi..  o dönem ödevinde ben bir zaman makinası yapmayı keşfediyordum, gauss’un dönemine dönüyordum, güya, gauss, teorisini bulmaya çalışırken bir hesap hatası yapıyordu (hani şu 1’den n’e kadar olan sayıların toplamının formülünü bulması) ve ben yardımcı oluyordum. Kendisinin sıra arkadaşı olarakJ ve gauss, keşfettiği formül ile tarihe geçiyordu. Tabii benim ismim geçmiyordu..

Bir zaman makinam olsaydı, seninle neler yapardım.

Annenin karnına giderdim, doğmadan evvel gelişimini görmek için.. tüm hatlarının gelişimini görmek nasıl bir şey olurdu, tarifsiz..
­Bebekliğine giderdim, çok merak ediyorum.. nasıl bir bebekliğin vardı.. seni uyutmak, gazını almak, seninle oynamak, sana masallar okumak isterdim
Çocukluğuna giderdim, ilkokulda nasıldın, okumayı nasıl söktün, ne kadar yaramazdın, kızlar seni döver miydiJ Kardesin doğduğunda neler hissettin, onu nasıl yaşadın..

En çok 20’li yaşlarını görmek isterdim, hani şu rock’n roll hayatın nasılmış yaşamak isterdim.

Hem beşik kertmen olmak isterdim
Hem ilkokuldaki ilk aşkın (bir öpücük ile nefes nefese kalarak koştuğun)
Hem 20’lerinde seninle anlaşamayan kız arkadaşın

Bugün zaten o kadar güzel ki valla zaman makinası ile yine böyle yaşamak isterdim.

Sonra geleceğine gitmek isterdim.
Hani bahçeli bir evde keyifli bir hayat hayalin var ya, o evde eşin olmak isterdim, 4 tane çocukla.. biri Ruba tabii..

Yaşlılığını görmek isterdim, torunlarla, onlara övüne övüne rock’n roll hayatını ve ardından benimle aşkını anlatırken..

Ve toprak olmak isterdim, seninle birlikte karışarak...
En çok da ellerimin ellerinle karışmasını isterdim, başladığımız gibi...

18 Eylül 2010 Cumartesi

Hicbir Sey Olmuyor Iki Kez

Hicbir sey olmuyor iki kez
ve olmayacak da. Bu nedenle iste
deneyimsiz dogmusuz
ve rutinsiz olecegiz.

En aptal ogrencileri
olsak da dunya okulunun
yineleyemeyecegiz donemi
ne kisin, ne yazin.

Yinelenmeyecek tek bir gun bile,
birbirine benzer iki gece yok.
Ne ayni olan iki opucuk,
ne de gozlere bakan ayni bakislar.

Dun, hani birisi adini soylediginde
yanimda yuksek sesle,
bir gul dusmustu sanki
acik bir pencereden iceri

Bugun birlikte oldugumuzda
Cevirdim yuzumu duvara
Gul? Gul nasil gorunurdu sahi?
Cicek miydi? Tas mi yoksa?

Sen, o kotu saat
neden karisiyorsun gereksiz korkuyla.
Varsin - oyleyse gecmelisin.
Gececeksin - iste guzel olan.

Yari sarilmisiz gulumsuyor,
Anlasmayi deniyoruz,
Birbirimizden farkli olmamiza karsin
Iki saf su damlasi ornegi.

Wislawa Szymborska (Ceviren: Nese Taluy Yuce- Agnieszka Aysen Lytka)

Albert Camus'tan

'...Bir seyi cok istemek, kendi dogrularina cok inanmak, kendi mutlulugunu nerede ve nede bulabilecegi hakkinda pesin fikirleri, kesin yargilari olmak ilahi planda hos gorulmuyor olmali. Sadece mutlu olmak icin dua etmek gerekiyor belki de ve seklini hayata birakmak..'
Ben her gece yatmadan evvel dua ediyorum, o gunu yasadigim icin. O gun hatiralarimda yer alacak bir gun olsa da olmasa da.. Yasamak yetiyor.. 'Bir gun icindeki cay saati oraninda mutluluk var midir bir omur suresince? Insan bunu ve esasinda mutlulugun ne oldugunu ne zaman anlar?'
Mutluyum, mutlusun, mutlu.. Olabilecegi en guzel yer bir aku reklami - bilmem hatirlayaniniz var mi:)

Yalnizca 1 cumle, neler anlatir...

'Anilarim cogaldikca, yalnizligim buyuyor'

13 Eylül 2010 Pazartesi

Bruksel'de Balloon Parade

Gecen pazar Bruksel'deki balloon parade'deydim. Ilk olarak Amerika'da 1924 yilinda duzenlenmeye baslayan bu festival, Bruksel'de 2. defa duzenlenmis. Iste size oradan iki fotograf - bir tanesi tabii ki manneken pis!!
Insanin pek fazla birsey hatirlamamasina ragmen, cocukluguna donme arzusunun sebebi nedir acaba... O kadar keyif aldim ki orada bulundugum 1 saatten, anlatamam!

Oysa belki gerçek öykün tökezlediğin taşta yazılı...

Asli Erdogan'dan.. (Cok begendim, tesekkurler teyzem gonderdigin icin)
Yollar, sokaklar, insan yüzlerinin berisine götüren izler... Kesinlikle hedefsiz bir yolculuk bu. Çünkü hedef belirlersen, bir tek onu görür ve aslında her şeyi kaçırırsın. Bin yaşındaki kökleri, altın parıltılı taşları, ağlayan kayaları, damarları, dehlizleri, karanlık ve anlaşılmaz çağrıları... Oysa belki gerçek öykün tökezlediğin taşta yazılı. Eğilip bakmalısın ona, bir aynaya bakar gibi. Ancak böyle başlarsın kendi yolculuğuna, dünyanın büyük yollarında. Çorak ve ıssız, yabancı topraklarda, hep başkasına ait topraklarda... Yaydan çıkmış bir ok gibi dalınmıyor gerçeğe, kollara ayrışmayı, parçalanmayı, dağılmayı, her çatlaktan sızmayı göze almak gerek. Vurulmayı göze almadan kimse firar edemez. Ama kim bir mahkûmdan daha iyi tanır ki zamanı?

Gün boyu yabancı bir kentin sokaklarında dolanmak, kafelere girip çıkmak, insanca konuşmalarla beslenmek, dudakların defalarca yinelenmiş cümleleri şekillendirişini izlemek... Ve gün boyunca aslında dünyaya tek bir cümle söylemek: Öyle mi?.....

4 Eylül 2010 Cumartesi

Aklimdan gecenleri hissedebiliyorsan eger, ileriye atacagin her adimda, kendini ortasinda buldugun her sokakta, okudugun her hikayenin son satirinda, soyledigin her sarkinin son nakaratinda bitmesin diye devam edip etmeme arasinda kararsiz kalirsan eger...

Bir de Bruksel'de super bir Italyan Restaurant'i Cosi Com'e

Yunan restraurantinindan sonra bu hafta da harika bir Italyan restauranti: Cosi Com'e. Forest, Place de l'Altitude Cent, 3 numarada. Incecik hamuruyla sahane bir pizza! 4 peynirli pizza yedim ve uzerinden 3 saat gecmis olmasina ragmen hala cok mutluyum! Pizzalarin boyutunun biraz buyuk oldugunu da belirtmek lazim, biz 2 kisi bir pizza paylastik ve gayet yeterliydi.
Sanirim oldukca bilinen bir yer, zira tarifsiz bir kalabalik vardi. Servisin iyi ya da mekanin goz alici oldugunu iddia edemeyecegim. Ama guzel bir Italyan ziyafeti icin mutlaka denemelisiniz. Profiterolu ben denedim, size tatlilarin gerisini birakiyorum - bence ne demek istedigimi anladiniz:)